Haccın İrfanı

HACCIN İRFANI BOYUTU


Elinizdeki makale, pek çok hikmetlere sahip olan bu ibadetin sadece bir tek yönüne bir makale sınırları çerçevesinde temas etmek maksadıyla kaleme alınmıştır. Gerçek şudur ki, hac pek çok yönden incelenmesi gereken zenginliğe ve genişliğe sahip bir ibadettir. Ancak biz onun sadece irfanı boyutundan bize yansıyan özelliklerini arz etmeye çalışacağız.


Karşı Konulamayan Çağrı

Asırlar önce, Yüce Mevlâ'mız, sevgili dostu ve elçisi Hz. İbrahim'e şöyle buyurdu: "(Ey İbrahim) İnsanları hacca çağır. Yürüyerek ya da incelmiş develerin üzerinde, uzak yolları, derin vadileri aşarak sana gelsinler. '"
Bu emri alan Hz. İbrahim, "Ya Rabbi Bu ıssız ve çorak vadide benim sesimi kimler duyar ki, sesim insanlara ne kadar ulaşabilir ki?''diye endişesini ifade edince, Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ, "Ey İbrahim Seslenmek sana ait, duyurmak ise bana aittir. " buyurmuştu. Âyeti kerime'den yola çıkarak, asırlardır süregelen bu kutsal çağrıyı ve icabeti düşünelim isterseniz... Ne dersiniz? Eskiden yaya olarak uzak beldeleri aşanlar yanında, uzun menzilleri kat edebilecek yaratılıştaki develeri bile zayıflatacak kadar uzak beldelerden gelen insanları, acaba hangi cazibeydi çeken? Ya bugün? Bir külüstür otobüsle dağları, vadileri aşarak gelen Kafkasyalı, Dağıstanlı fakir Müslümanları, Avustralya'dan, Amerika'dan, uçakla bile 24 saat süren uzun mesafelerden, çok önemli işlerim erteleyerek veya terk ederek gelen varlıklı insanları, acaba hangi kudret çekip getiriyor, bu çöl kumlarıyla ve kayalıklarla çevrili mekânlara? Hangi güç milyonlarca insanı, aynı gün ve aynı saatlerin randevusunda bir araya getirebilir? Anlaşılan, böylesine önemli bir randevunun, davetlileri de önemli... Denilebilir ki, Allah Teâlâ, kimi dilerse o yılki Arafat Listesi'ne yazmakta ve şartlar tahakkuk ederek mümin o günde ve o saatte orada bulunmaya muvaffak olmaktadır.


Bir sınavlar zinciridir hac...

Evet, bir sınavlar zinciridir o... Hac süresince mümin belki günde birkaç kez sınanır; ve bu sınav en az 510 gün, bazen de 3040 gün sürer.
Bu bakımdan, nasıl ki, bir üniversite adayı, istikbalini belirleyecek büyük sınavda başarılı olmak için her gün çalışmak ve hazırlanmak zorundaysa, mümin de makbul ve mebrur bir hac için işte böylesine dikkatle ve özenle çalışmak ve hazırlanmak zorundadır. Gerek âyetler ve hadisler, gerekse İslâm büyüklerinin tecrübeleri bize bu konuda yardımcı olacaktır elbette... Yeter ki, bu önemli nokta bizim idealimiz olsun.

Allah Teâlâ'nın, her yolcunun olmazsa olmaz şartıyla baktığı azığı, "en hayırlı azık" olarak nitelediği "takva" ile üiskilendirmesi dikkat çekicidir. Demek ki, hac yolculuğunda takva, kişinin her daim yanı başında durmalıdır. Peki, mümin takvayı nasıl anlamalıdır? En özlü ifadesiyle takva, "kulun, kulluk bilincini, ruhunda, düşüncelerinde ve davranışlarında, düşünmesi, duyması ve yaşamasıdır." Bu duygu ve düşünceye sahip olan mümin, "muttaki"dır.

Gelin önce Kur'ânı Hakîm'e kulak verelim :
"Hac bilmen aylardadır. Kim bu zaman diliminde ihrama girip hacca niyetlenirse artık onun için, eşiyle cinsi münasebet, günah sayılan davranışlarda bulunmak ve başkalarıyla kavga etmek, ağız dalaşı yapmak haramdır. Siz hayır namına ne yaparsanız Allah onu bilir. Bir de yolculuk için kendinize azık edinin ve bilin ki en hayırlı azık takva 'dır. Ey akıl sahipleri! Kulluk şuuruyla yaşayın ve emirlerime karşı gelmekten sakınarak takva sahibi olun ".2

Takva'yı kendine yol azığı edinebilen müminin, kulluk bilinciyle okuyacağı Telbiye de farklı olacaktır. O, her bir lebbeyk getirişinde, "Ey Rabbim!. Davet ettin ben de geldim. Buyur Ya Rabbi... Bütün emirlerin baş üstüne... Hamdim ve şükrüm sadece Sana aittir. Senin mülkün ve saltanatın karşısında bir köleden başka bir şey değilim ben. Bütün bunlar, her şey Senin, ben de Senin âciz ve zayıf bir kulunum. Mülkünde de, saltanatında da hiçbir ortağın yok Senin... " derken, bu samimi telbiyesiyle, "Her uzaktan gelen misafirin ev sahibi üzerinde hakkı olduğu gibi, senin de Bende hakkın var. Dile benden ne dilersen, buyur ey kulum!" diye Mevlâmız'dan karşılık almaya hak kazanır.


Kulluk şuuruna sahip bir mümin, kendisi gibi, "Rahman'ın Misafirleri" olan arkadaşlarını ve diğer müminleri incitmemeye çalışır ve bu nezaketi ile sevap almayı başarırken, hazırlıksız ve takvadan yana azıksız olarak yola düşenler ise daha ilk sınavda dökülürler. Sizce, havaalanında yaşanan sıra tartışmaları bunun bir örneği değil midir?


Sevgili Peygamberimiz (sav)'in, "makbul ve mebrur bir haccın karşılığı ancak cennettir" hadisinde, böylesi bir hacca nail olmak için ifade buyurduğu üç hususa değinmek istiyorum.


1. Tanıdık, tanımadık herkese selam vermek.
2. Tatlı dille, güzel sözle konuşmak.
3. İnsanlara ikram etmek.


Dikkat edilirse burada ifade edilen üç husus da ahlâkî niteliklidir. Ama öylesine güzel ve derin bir muhteva ile karşı karşıyayız ki, kişi bunları başarabilirse eğer, tüm hac safahatını gülistana döndürecek bir güzelliğe nail olacak demektir. Sözgelimi, selam mümini, mümine yaklaştıran, sevdiren bir davetiye. Tatlı dil, müminin gönlünü hoş eden, ona sürür bahşeden bir selam ve nihayet ikram... Bazen birkaç hurma ya da bir tek elma, bazen sıkışık safta açılan yer, bazen serilen bir seccade, bazen yolculuk meşakkatine talip olarak kardeşine terk edilen bir koltuk, bazen de sunulan bir bardak zemzem...
Ne dersiniz, bütün bunlar için daha memleketteyken hazırlık yapmak gerekmez mi? insanlara karşı tevazu gösterip selam vermesini beceremeyen, her konuştuğunda diliyle insanları inciten ve bırakınız ikram etmeyi, her şeyin öncelikle kendisine ait olmasını isteyen nice hacı adaylarımız vardır içimizde... Her bir rek'atin, yüzbin rek'atle karşılık bulduğu Haremi Şerifte vakti ihya etmek varken, hacılarımızın incikboncukla vakit öldürmesini, hazırlıksız yakalanmaktan başka neyle izah edebiliriz?
Son olarak eklemek istediğimiz husus şudur: Haccın zorlu safhalarını bir bir yaşayan müminin, her biri bir sınav olan bu safhalarda göstereceği "kulluk bilinci" ya da "niyet ve davranış bozukluğu", onun baççının sonucunu belirler: Makbul ve mebrur bir hac ya da geriye sadece yorgunluğu kalan meşakkatli bir yolculuk...Mümin, karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek çıktığı hac yolculuğunda her daim Allah'a sığınmalı, zorlukları kolaylaştırmasını dilemelidir. Tek gayesi, hacdan sonraki halinin öncekinden, iman, ibadet, ahlâk ve yaşantı bakımından üstün bir hal alarak farklı hale dönüşmesi olmalıdır. Unutmamalıdır ki "hacı olmak kolaydır; hacı ölmek zordur"...»

Dipnotlar
1) Hac 22/27. 2) Bakara 2/97.